Sendika nerede ağam?

Sendika nerede ağam?

Şehrimizde bulunan, özel sektöre ait fabrikaların yüzde 98’inde işçilerin üye olduğu bir sendika yok. Geçenlerde, eski bir öğrencim ile karşılaştım. 650 kişinin çalıştığı bir tekstil fabrikasında işçi olduğunu iletti. “Geçim durumu nasıl?” dedim. “Zar zor ayakta durabiliyoruz” dedi.

Çalıştığı işletmenin sahibi hakkında web üzerinde biraz tetkik yaptım. Beyaz Türklerin gittiği bir liseden mezun idi. Bir aralar sol tandanslı bir partinin zirvelerine oynayan siyasi kimlikler içinde de yer almıştı.

Kendisini sosyal demokrat, solcu olarak niteleyen, konuştuğunda mangalda kül bırakmayan kişinin fabrikasında sendika yok. Çalışanların aldığı maaş da asgari ücretin yüzde 5-10 biraz üzerinde.

Gerçek şu ki, işçilerin haklarını savunduğunu ifade eden sendikaların da yüzde 98’i sarı, yani patronun suyundan giden türden.

İşçilerden alınan aidatlarla saltanat kurmuş haldeler. 2 yıldır Ankara’da çalışıyorum. Bu şehrin en lüks, en şatafatlı, en görgüsüz binalarının belki yarısı ağa-paşa tiplerin kontrolündeki sendikalara ait.

Ortalama eğitim seviyesinin 4-5 olduğu ülkelerde demokrasi, belediyecilik, sendikalar, dernekler, vakıflar, eğitim kurumları da arızalı oluyor. Hiçbir bilimsel makalesi olmayan 70’e yakın vasıfsız/başarısız kişi rektör olabiliyor. Yabancı dilde 3 cümle kuramayan büyükelçi, konsolos olabiliyor. Çakma, iş hanından bozma üniversitelerden mezun edilmiş kişiler karşımıza avukat, hakim, savcı olarak çıkabiliyor.

Artık İstanbul’da yaşanmaz…

1985 yılında bu şehirde üniversite 1. sınıfta okurken şehrin nüfusu 2 milyon kadar idi. Bugün 16-20 milyon arasında değişiyor. Böylesine devasa bir şehirde kiraların, ürünlerin pahalı olacağı aşikardır.

Emekli olmuş, üretim sürecinden kopmuş yüzbinlerce aile hala İstanbul’da sürünmeye devam ediyor. Halbuki bunlar köylerine, ilçelerine, şehirlerine dönebilirler. Bile bile o zor şehirde yaşayan, haber bültenlerinde açız diye ağlaşanlara asla acımıyorum. Özel TV kanalları çok reklam almak, çok izlenmek için emeklilerin duygularını çok güzel sömürüyor. Çok izlenen kimi özel TV’lerim kendileri yağ bal içinde yaşarken emeklilerin açlık çektiğini her gün yayıp duruyorlar. 40-45 yaşında emekli olup “Geçinemiyorum” diye ağlaşan tiplere asla saygım yok. Ben de 32 yıl çalışıp 53 yaşımda kamudan ayrıldım. Hala özel sektörde çalışıyorum. Kahvehane köşelerinde taş dizenlerden olmadım.

Büyük şehirlerin emeklilere uygun olmadığı açıktır. Bu kitle Anadolu’ya taşınmış olsa kiralar biraz düşer, trafik de rahatlar…

Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir