1989 yılından beri eğitimcilik yapıyorum. Öğrenciliğimi de sayarsam 1974 yılından beri yazıyla, okumayla, öğrenmeyle meşgulüm.
Herkesin bir uğraşı (hobisi) olur. Naçizane benim de en sevdiğim uğraşım okumak ve yazmaktır.
İlk kitabımı 1995 yılında güç bela çıkarabildim. Bilgisayarım, yazıcım, tarayıcım olmadan ortaya koyduğum ilk teknik yayın ilgi görünce bütün vaktimi bu işe yönlendirdim.
Aradan geçen 26 yılda amatör bir ruhla teknik ve genel kültür ile ilgili 60’tan fazla eser çıkardım.
“Bitli baklanın kör müşterisi olur” demiş atalarımız. Benim bir titrim, akademik unvanım yok. Sadece meslek lisesi elektrik bölümü öğretmeniyim. Ülkemizde anlı şanlı biliminsanları, profesörler ve akademisyenler var. Ancak bunların maalesef yüzde 90’ının dişe dokunur, faydalı, bilimsel bir makalesi, kitabı, patenti, icadı yoktur.
Son 300 yılda dağıtılan akademik unvanların büyük bir dilimi ahbap çavuş ilişkileriyle, nepotik (akraba kayırmacılığı) bağlantılarla verilmiştir.
Son 25 yılda lise öğrencileri için yazdığım 30 ders kitabı bugün üniversitelerde kaynak eser olarak kullanılıyor. Yani üniversite hocaları benim lise 1-2 seviyesi için yazdığım elektrik-elektronik kitaplarını yüksek okul ve fakültelerde okutuyorlar. Buradan, bilimsel bakımdan ne halde olduğumuzu anlayabilirsiniz.
200’den fazla üniversitemiz var. Bunların 65’inin rektörünün kitabı, atıf alan makalesi yoktur.
Bilimin, araştırmanın, patentin, icadın peşinden gidenlerin bu denli az olduğu bu topraklarda kitap yazmak makul bir kazanç sağlamıyor.
Çocuk yaştaki topçu, popçu, köçek tayfası yalılardan, yatlarda lüks içinde yaşarken yazarlık yapanlar gariban bir hayat çizgisinde ilerler.
Rüya tabirleri, fal-burç, yeme-içme, şifalı otlar, moda konulu sabun köpüğü kitaplar yüzbinlerce satılırken, teknik eserler yılda 1000 adet bile alıcı bulamıyor.
2012 yılında tanınmış devlet adamı Rauf Denktaş hakkında bir kitap hazırlamıştım. Birçok insan şunu demişti: “Elektrik öğretmeni olarak böyle bir kitabı nasıl yazabildiniz?” Ben de cevap olarak hep şunu dedim: “İnsan beyni her işi başaracak bir kapasiteye sahiptir. Eğer bir işi yapmaya niyetlenirseniz beyniniz hemen o konuya odaklanır.”
1980’li yıllardan beri Mehmet Âkif Ersoy’un şiirlerini okurken çok etkilenirdim. Bu dünyada 63 yıl yaşayan Âkif’in masum duruşlu fotoğrafı da bana çok şey anlatırdı.
Aradan geçen 40 yıl zarfında Âkif ile ilgili yazılmış yığınla makaleyi, kitabı okuma imkanım oldu.
Son derece yetenekli, çalışkan, idealist, mütevazı, vatansever, ve aydın (münevver) insanı tanıtan bir eser çıkarma fikri 1-2 yıldır aklımda idi. Bu işi 2021 yılında gerçekleştirebildim.
500 sayfa civarı olarak tasarladığım eseri bitirdim. Çevremde bulunan öğrenmeye ilgisi olan 200 kadar insana e-posta yoluyla yolladım. Eseri okuyan insanların öneri ve eleştirilerine göre kitabı mükemmel, eksiksiz hale getirme niyetindeyim.
Bu eser, rol modeli bir kişi olan Âkif’i farklı pencerelerden değerlendirme amacı taşımaktadır. Ticari kazanç niyeti söz konusu değildir.
İstisnai durumları dışarıda tutarak ifade edeyim: Halkımız kimi rol modeli alacağını bilmiyor. Değerli şahsiyetler hakkında binde 1 oranında bile bilgimiz yoktur.
Lise seviyesindeki öğrencilere ve çevremdeki insanlara Âkif kimdir diye soruyorum. Çoğunluk kitle sadece bir cümle kurabiliyor: “İstiklal Marşı’nın yazarıdır.” Başka da bir söz yok.
Âkif, okullarda ders olarak okutulabilecek denli nitelikli, dolu, bilge bir insandır…
Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)