Kömür Şehrinin Vekillerine ve Onları Seçenlere Mektup….

1989 yılında eğitimcilik yapmaya başladım. Edirne, Tokat, Manisa, Bolu, Artvin ve KKTC’de bulunan meslek liselerinde çalıştım. 2013-2021 arasında ise güzide şehrinizde vazife aldım. Halen Ankara’da bilgi/bilim öğretmeye devam ediyorum.

Şehrinizde bulunan üç meslek lisesinde öğretmen ya da idareci olarak bulundum. 8 yıl yaşanılan bir yer hakkında insan ister istemez siyasal, toplumsal, kültürel gözlemler, tespitler, analizler yapıyor…

Şehrinizle ilgili bir çıkarım, talebim yoktur. Sadece, sıradan bir yurttaş olarak fikirlerimi iletmek istiyorum.

Bu amatör yazıya benzer metinleri (mektupları) basın yoluyla ya da PTT yoluyla ilgili yöneticilere, liderlere 10 kez kadar yolladım. Ancak, hiçbir şekilde oralı olan, “Önerileri tetkik edeceğiz” diyen olmadı…

İlinizin olanakları çok üst seviyededir. Bu koşullar altında 81 vilayet arasında ilk 5-10 arasında olmanız icap ediyor. Ancak siyasal entrika, koltuk kapma, adam kayırma çalışmalarıyla bir yere varmanız olası değildir…

Bir toplumun kalkınmasında, ilerlemesinde, müreffeh hale gelmesinde, çağdaşlaşmasında, zenginleşmesinde yegane (birincil) etken kaliteli / yararlı bir “eğitim-öğretim” örgüsünün kurulmuş olmasıdır.

İl ve ilçe milli eğitim müdürleri, eğitim müdür yardımcılar bilgisiz, vizyonsuz, hiçbir sınavdan geçer not alamamış, şişkin egolu, Gladyo, Süper NATO, kontrgerilla tetikçiliği yapmış, ‘gösterişçi Müslümanlığı’ benimsemiş, projesi, makalesi, patenti, buluşu, teorisi olmayan, sırtını siyaset efendilerine, tarikat şeyhlerine, parası çok ağalara dayamış kişiler arasından seçilirse orada eğitimin kalitesinden söz edilemez.

Hiçbir özelliği, niteliği, becerisi, projesi, eseri olmayan kişiler eğitim lideri yapıldığında ildeki 400’den fazla okula da aynı bakıştaki müdür ve müdür yardımcıları atanıyor. Eğitimle ilgisi olmayan okul yöneticileri ilk önce kaliteli, başarılı, projeci, akılcı eğitimcileri sindirip ilden kaçırmak için didiniyorlar. Son 40 yılda ilden tayin isteyip daha verimli illere kaçan matematik, fizik, kimya, biyoloji, İngilizce öğretmenlerinin sayısını MEB’ten isteyerek facianın boyutlarını daha iyi analiz edebilirsiniz.

İlinizde geçirdiğim 8 yılda (2920 gün) yaşadıklarımı, iftiraları, sahte/kukla yerel medyanın “yok etmek” için yazdıklarını, mahkemeye verdiğim sahte paragöz gazetecilerin(?) hakim karşısındaki kıvırmalarını gün gün not ettim. Anı olarak biriktirdim. Son 1 yıl içinde bunları 400 sayfalık bir kitap haline getirdim. Hukukun, demokrasinin tam olduğunu idrak ettiğim gün bu eseri yayınlayıp isteyen herkese bedava vereceğim. Zira, diğer 70 kitabımın geliri ziyadesiyle bana yetiyor.

Kitaptan minik bir alıntı yapayım: X ilçesinde arada bir çıkabilen sahte yerel gazete defalarca aleyhimde haberler yaptı. Bu çürükleri mahkemeye verdim. Yargıç, müsveddeye şunu dedi: “Bir okul yöneticisini, elinizde kanıt olmadan aşağılamış, rencide etmiş, küçültmüş, görevini yapamaz hale getirmeye çalışmışsınız. Siz bu nedenle 2 yıl hapis talebiyle yargılanıyorsunuz. Bu bilgileri nereden alıyorsunuz?” dedi. Eğitimsiz, sözde gazeteci biraz kıvrandıktan sonra “Bu bilgileri …… sendikasından alıyorum” dedi. Söyledikleri mahkeme tutanağına geçti. Gladyo’nun, Süper NATO’nun uzantısı yapıların emir eri olan sendikanın adının geçtiği tutanağın kopyasını alıp, tanıdığım tüm eğitimcilere, amirlere, dürüst sendikacılara ilettim. Bundan sonra kukla yerel gazete yalan haberlerini bitirdi…

5-6 yıl boyunca görevden atılmam, yok olmam, silinmem, projeleri sona erdirmem ve hiç çalışmadan maaş alanları engellememden rahatsız olan tetikçi bir gazetenin ve onun ağalarının esas karın ağrısı şu idi: X okulda göreve başladım. Aradan 1 ay geçti. Okulun alım-satım (ihale) klasörüne bakıyordum. 2014 yılının aralık ayının son haftasında okula 22 bin TL’lik mobilya (masa, sandalye, sehpa, dolap vb.) alınmış olduğunu fark ettim. Kurumdaki diğer idarecilere “Bu ürünler nerede?” diye sorduğumda kıyamet koptu. Ortalık karıştı. Zira ortada ürünler yoktu. Para ödenmişti ama ürünler okula gelmemişti. İlgili firmaya ulaştım. Gladyo’nun uzantısı yapıların üyesi, firma sahibi zat okula gelip beni tehdit etti. Hadisenin üstünün örtülmesini istedi. Asla pes etmedim. “Bu malzemeler gelmez ise üst makamlara bilgi vereceğim” dedim. 30-40 gün geçti. Ürünler gelmedi. Üst makama durumu ilettim. Sorumlu kişiler hakkında yasal işlemler yapılmadı. Herkese “Sus, konuşma, açıklama” talimatları verildi. Ancak ben susmadım. Bu malzemeleri 3 ay sonra okula getirttim. Lakin, usulsüz işe imza atan kişiler hep korundu, ödüllendirildi. Bu ülkede dürüst insanlara yer olmadığını o zaman bir kez daha idrak ettim.

Sayın Vekiller, ilin eğitimini bozmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorsunuz. Kent merkezi ve ilçelerde sık sık yapılan objektiflikten uzak eğitim lideri atamaları hakiki eğitimcilerin verimini, azmini azaltıyor. Bunu tespit etmeniz çok kolaydır. Son 40 yılda ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent, Marmara, İTÜ, Yıldız, Gazi vb. gibi birinci sınıf üniversitelere girebilen öğrenci sayılarının sürekli azaldığını, rakamlara baktığınızda görebilirsiniz.

Eğitimle, pedagojiyle, bilimle, öğretimle, terbiye ile ilgisi / bağlantısı / vizyonu olmayan kişilerin yönetici atanmaları sadece yandaş kayırma, kul hakkı yeme, demokrasiyi çöpe atma anlamına gelir. İlinizde çalıştığım 8 yıl zarfında kaç milli eğitim müdürü, kaç müdür yardımcısı değiştiğini saymakla bitiremem. Sistemle bu kadar oynamayın. Liyakat kavramını birinci sıraya koyunuz.

Sadece yönetici değiştirmek için ter dökmeyin. Biraz da aşağıdaki hususları tetkik ettiriniz…

– Okul aile birliklerinde kaç TL para toplanmaktadır? Bu paralar ne için harcanmaktadır?

– Okul müdürleri ve müdür yardımcıları haftalık olarak 6-12 saat derse girmekle yükümlüdür. Bu konuyu tetkik ettirdiğinizde yüzde 90’lık kitlenin hiç derse girmediğini, ders işlemediğini göreceksiniz.

– Hemen hemen her okulda bulunan fizik-kimya-biyoloji laboratuvarları yıllardır açılmadığı için paslanmış durumda olduğunu görebilirsiniz.

– Okullardaki reaktif güç kompanzasyon sistemleri yüzde 90 oranında hatalı çalışmaktadır. Bunların periyodik bakımlarını yaptırmayan idareciler her yıl milyonlarca lira zarara sebep oluyorlar.

– Eğitim yuvalarındaki gereksiz, süs amaçlı, dekoratif, aşırı aydınlatmalara engel olunmadığı için devletin paraları hep boşa gidiyor.

– Eğitim liderleri ve okul idarecileri her yıl makam odası yeniletmekten dolayı yorgun ve bitap(?) haldeler.

– Açık meslek liselerinde dersler saat 21.50’de biter. Bakın bakalım saat 21.50’de okulda ders yapan öğretmen görebilecek misiniz?

– Meslek liselerinde okuyan öğrenciler haftanın 3 günü iş yerinde staj yaparlar. Bunları koordinatör öğretmenler her hafta denetler. Öğrencilerin sadece yüzde 1’ine bir sorun bakalım, öğretmenlerini her hafta iş yerinde görebiliyorlar mı?

– İlinizde binlerce öğretmen çalışıyor. Son 20 yılda acaba bunların kaçı kitap, makale, gazete, dergi, bülten, proje, ders notu, eğitim gereci üretmiş? Sayının binde 1 bile olmadığını göreceğinize eminim.

– İldeki okulların AB Erasmus projelerini sadece öğretmenlerin hazırlaması zorunluluktur. Son 20 yılda hazırlanan projelerin çoğunun, yasadışı olmasına rağmen aracı şirketlere yaptırıldığını tespit edebilirsiniz. Bu esasında büyük suçtur.

– Meslek liselerinde atölye derslerinde öğrenciler gruplara ayrılarak ders yapılır. Sınıfta 30 kişi varsa 3-4 öğretmen ayrı mekanlarda derse girer. Uygulamada bunun böyle olmadığını, İşbilen kişilerin derse girmiş gibi gösterildiğini tespit edebilirsiniz.

– Okullara, ihale ile yapılan alımların yıllardır hep aynı firmalardan yapıldığını görmeniz de mümkündür. Buna kimsenin dur demeye niyeti de yoktur.

– FETÖ adlı yapının her etkinliğine katılmış, bunların her adamını kente davet edip konferanslar verdirmiş, tüm yayınlarını takip etmiş, onların lehine yağlı twit’ler atmış, yurtlarında barınmış, çocuklarını onların okulunda okutmuş, himmet vermiş, bankasına para yatırmış kişiler hala eğitim ordusunun içinde tutuluyor. Bunları ayıklamak, bulmak hiç zor olmasa gerek…

Sonuç olarak, lüks makam odaları, makam arabaları, deri koltuklar sunulan yetersiz il ve ilçe yöneticileri ile yola devam ederseniz başarı asla gelmeyecektir.

Bu kentin her makamına, her koltuğuna Müslüman(?) görünümlü zatları ve Doğu Karadeniz kökenlileri oturtma “mikro milliyetçiliğinden” kurtulunuz artık. Allah size, kul hakkı yemenin hesabını mutlaka soracaktır. Kısaca, “Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz.”

Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir