Abdullah Sabri Efendi (Abdullah Sabri Aytaç) Kimdir Ve Hayatı
Abdullah Sabri Efendi (Soyadı Kanunu’ndan sonra Abdullah Sabri Aytaç) Türk Kurtuluş Savaşı’nda Zonguldak yöresinde önemli hizmetler vermiş, TBMM 1. Dönem’de milletvekilliği yapmış bir siyaset adamıdır.
1870’te Zonguldak-Devrek İlçesi‘nde doğdu. Halveti Dergahı Postnişini Hacı Mehmet Efendi’nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Devrek İbtidai Mektebi ve Rüştiyesi’nde tamamladı. Sonra medrese eğitimi görerek 1896’da müderris icazetnamesi aldı. Babasının ölümü üzerine Dergah’ta onun görevini üstlendi. 1911 yılında da Devrek Müftülüğü’ne atandı.
Abdullah Sabri Efendi Biyografisi
Milli Mücadele’nin başlamasıyla, milli harekatın yanında yer aldı. Devrek Kaymakamı Şükrü Bey’in başlangıçtaki menfi tutumuna rağmen Milli Mücadele’nin hedef ve amaçları konusunda halkı aydınlattı. Camilerdeki konuşmalarının yanı sıra, Devrek Millet Bahçesi‘nde de mitingler düzenledi. Devrek Ulu Camii önündeki Hükûmet Konağı’nın yanıbaşındaki kavak ağacının başında kılıç kuşanmış ve elinde sancak-ı şerif tutar halde bir masaya çıkar, konuşmaları ile halkı Milli Mücadele’ye, Mustafa Kemal’in yanında yer almaya çağırırdı. Abdullah Sabri Efendi, Devrek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘nin kuruluş ve faaliyetlerinde de görev alarak, Ankara Fetvası’nı da Devrek Müftüsü olarak tasdik etti. Halkın baskısıyla kaymakam da İstanbul ile ilişkisini kesti.
TBMM’nin 1. Dönemi için yapılan seçimlerde Bolu milletvekili seçilerek Ankara’ya geldi ve 23 Nisan 1920’de Meclisin açılışında hazır bulundu. Mecliste Şeriye ve Evkaf ve İrşad komisyonlarında çalıştı.
2. Düzce İsyanı (19 Temmuz – 23 Eylül 1920) öncesinde Devrek‘te bulunan Abdullah Sabri Efendi TBMM tarafından bir süre daha yörede kalmaya memur edilerek, “Halkı ulusal direnişe teşvik ve Milli Mücadele’nin ilkeleri konusunda aydınlatmak üzere” görevlendirildi. Daha sonra Meclis’e dönerek üyeliğini sürdürdü. Milletvekilliği sona erince Devrek’e döndü ve herhangi bir işle meşgul olmadı. Soyadı kanunuyla “Aytaç” soyadını alan Abdullah Sabri, 8 Ocak 1950’de vefat etti. Devrek Tekke Cami avlusunda toprağa verildi. Evli olup dokuz çocuk babasıydı.
Ömür Çelikdönmez/Devrek Tarihi Adlı Eserinde ise şu bilgilere yer verilmiştir:
Devrek Halveti Tekkesi Şeyhi-Devrek Müftüsü ve 1. Mecliste Bolu Mebusu Hacı Abdullah Sabri Efendi– Devrekli Şair Rüştü Onur’un Dedesi…
Devrek’te bugünkü “Tekke” camisinin bulunduğu yerde yapım tarihi 1841 olan “Halveti” tarikatına ait olan bir tekke ve zaviye vardı. Halveti tarikatını Devrek’te ilk temsil eden Halveti Şeyhi Yusuf Ziya Efendi‘dir. Yusuf Ziya Efendinin torunu; Medrese Müderrisi ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Devrek müftüsü olan Şeyh Hacı Abdullah Sabri Efendi bu tekkede ahaliyle beraber toplantılar yapardı. Sonradan milletvekili olarak I. Meclise girdi. Bu şeyhlerin mezarları tekke camii civarındadır. Abdullah Sabri (Aytaç) efendi mecliste Mustafa Kemal’in söz aldığı bir oturumda karşı yönde bir konuşma yaparak burada Mustafa Kemal ile çelişmiş, meclis içindeki 71 kişilik muhalefet hareketi içinde yer almış sonradan uyum sağlamıştır. Bunların yanı sıra Safranbolu kökenli (Sofioğulları’ndan) olan Devrek Hakimi Ömer Sofi Efendi, Halveti tarikatının Devrek’te önde gelen isimlerinden birisiydi.
Burada Osmanlı padişahlarına özgü bir geleneği hatırlatmakta fayda var; Osmanlı hanedanlığında bulunan erkeklerin bir mesleği olması bir gelenek haline gelmişti. Bu meslek onların bir geçim kapısı değildi ama meslek sahibi olan bir padişah aynı zamanda o mesleğin piri sayılıyordu. Ahilik teşkilatlarının Osmanlı hanedanlığında çok önemli bir özelliği vardı. Yani meslek piri olan padişah bu şekilde aynı zamanda toplumun önemli bir kesimini kontrol altında tutuyordu. Eldeki tarihi bilgilere göre;
Sultan Abdülaziz kalaycıydı ve kalaycıların piri sayılıyordu. Bunun dışında dokumacı, demirci, sayacı vb. mesleklerden olan padişahlar da vardı. Fatih’in oğlu II. Sultan Beyazıt marangozdu ve Halveti tarikatı mensubuydu. İşin diğer tarafı da her meslek aynı zamanda bir tarikata bağlıydı. Tarikat, aşiret ve sanat erbabının saray üzerindeki etkisi çok önemliydi. Sistem bu olunca Sultan Hamid de marangoz olduğuna göre muhtemelen marangozların piri sayılırdı. Sultan Hamid çok politik ve şüpheci bir kişiliğe sahipti o nedenle herhangi bir konuda düşündüklerini net olarak konuşmaz gelişmelerin seyrine göre müdahale eder ve konuşurdu. Bu nedenle kaynaklar sultan Hamid’in mensubu olduğu tarikat ile ilgili bilgi vermemiştir. ( “Şazel-i tarikatından” olduğu bazı kaynaklarda geçmesine rağmen bu konuda kesin bir belgeye ulaşamamaktadır)
Marangozluk özellikle Halveti tarikatının bir meslek dalı olduğuna göre yine muhtemelen Sultan Hamid de Halveti tarikatındandı. Çünkü Osmanlı hanedanlığında ilki Yavuz Sultan Selim olmak üzere 14 padişahın Halveti tarikatı mensubu oldukları ve diğer bir çok padişahın ve sadrazamların değişik tarikat üyesi veya tarikat şeyhi oldukları Osmanlı ekonomik, toplumsal, siyasal gerçeklerinden birisidir. Zonguldak ile ilgili tarihi belgeler; “Zonguldak’taki kömür satışından elde edilen gelirden İstanbul’daki; “Dersaadet Merkez efendi dergahına … kuruş ödenmesine… ” diye belirtir. Burada adı geçen Merkez Efendi Dergahının halveti tarikatına ait olduğunu ve para yardımı yapıldığını da konunun önemi açısından hatırlatmakta fayda vardır