Duvara toslamak

Ön not: Bu yazı siyasal amaç taşımaz. Herhangi bir ideolojiyi, görüşü, fırkayı, partiyi, grubu vb. hedef almaz.

Duvara toslamak

Hasbelkader 40 yıldır siyaseti, ekonomiyi, toplumu yakından izlemeye çalışıyorum. İri taşlardan toprağın nadiren göründüğü ücra bir orman köyünde doğdum. O zaman köyde elektrik bile yoktu. Çamurlu sokaklarda saklambaç, beş taş, çelik-çomak, misket, gazoz kapağı oynayarak günlerimizi geçirirdik.

O karanlık, soğuk, kanalizasyonsuz, yolsuz, kitaplıksız köydeki okulumuzda sürekli okuyan/öğrenen iki idealist öğretmenimiz ve 50 öğrenci vardı. Aradan geçen 40 yılda hepsi tuz-buz oldu.

Anadolu’nun her tarafında köyler bilinçli bir plan çerçevesinde boşaltıldı. Çakma montaj/yarı mamul sanayi sistemi(?) için sendikasız ırgat lazım diyerek, “mesleksiz” bırakılmış insanlar altyapısı mevcut olmayan ücra şehir(?) mahallelerine taşındı.

1990’lı yıllarda köyümüzdeki çorak tarlaları ekmediğimiz için bize para bile verildi. Yani Dünya Bankasının kukla uzmanları bizim taşlı köyün çorak tarlalarını ekip-biçmememiz için her sene para ödedi. Otur ağla…

Çok değerli hayırsever rahmetli İzzet Baysal’ın sağladığı karşılıksız burs sayesinde üniversiteyi güç bela bitirebildim. İyi kötü bir teknik öğretmen oldum. Edirne, Tokat, Manisa, Bolu, Artvin, KKTC, Zonguldak gibi yerlerdeki meslek liselerinde 32 yıl, eğitimin çeşitli kademelerinde görev yaptım. Bu süre zarfında taşranın siyaset erbabının eğitimin içine elini sokmaktan geri durduğunu hiç görmedim.

1980’lerden sonra eğitim tamamen politize edildi. Adını yazmaktan aciz kişiler siyasetçilerin kayırmasıyla il ve ilçe milli eğitim müdürü yapıldı. Bu vasıfsız kişiler kendinden yetenekli olan kişileri okul müdürü ve müdür yardımcısı olarak görmekten rahatsız oldular… Çok düşük profilli okul müdürleri de başarılı öğretmenleri sindirdi, bezdirdi, üretmekten kaçmasına sebep oldu. İlkokul, ortaokul, lise seviyesindeki eğitim örgümüz çürüyünce uluslararası ölçme sınavlarında (PISA vb.) sonlara düşmeye başladık.

12 yıllık zorunlu eğitim inanılmaz derecede vasıfsız hale gelince üniversiteler de nitelikli mezun veremez oldu… Eğitim bir toplumun geleceğini belirleyen en önemli (başat) unsurdur. Bunu bozduğunuz zaman bilim, üretim, tasarım, tarım, hayvancılık, adalet, ahlak, din, töre, idealler çöker.

2022 yılı itibariyle 81 vilayetin ve 930 ilçenin milli eğitim müdürlerine ve yardımcılarına tek tek bakın. Yüzde 10’luk kitle bile yeterli, nitelikli, vasıflı çıkmayacaktır. Bunların çoğu müdür yardımcılığı, okul müdürlüğü, şube müdürlüğü sınavlarını bile kazanamamış, siyasallaşmış sendikalara, aşiretlere, fırkalara, fraksiyonlara, gruplara, derneklere sırtlarını dayamış kişiler olarak karşımızda durmaktadır.

Kifayetsiz muhterisler gerçek eğitimcileri de bezdirmekte, sindirmekte, çalışmaktan alıkoymaktadır. Kendimden bir misal vereyim: Son olarak Batı Karadeniz Bölgesindeki bir ilin ilçesinde meslek lisesi müdürü olarak çalışıyordum. Okula yeterli hizmetli verilmedi, hiç müdür yardımcısı verilmedi, güvenlik görevlisi verilmedi, döner sermaye çalışmalarım engellendi, proje çalışmalarım engellendi, işini tam yapmayanlara idari yaptırımlar uygulanmadı… Ek olarak ilçedeki eğitim yöneticilerinin sürekli olarak yıldırılarına (hakaretlerine) maruz kaldım. Bu şartlarda verimli olmayacağımı görüp emekli olarak özel sektöre ait bir liseye geçtim. Eğitimin işlemez hale gelmesine sebep olan kifayetsizleri Allah’a havale etmekten başka bir çarem yok şu an… Sistemi bozanları her daim üst makamlara da bildirdim. Ancak ahtapotun kolları her yeri sardığı için çöpe atılan olamıyor…

Sonuç olarak, eğitimi, tarımı, hayvancılığı, ormancılığı boş verdiğimiz için en temel gereksinimlerimizi bile dışarıdan ithal ediyoruz. Küresel çete ABD finansal entrikalarla petrolü, doğal gazı, enerjiyi, metalleri, gübreyi, yağı, şekeri, tuzu vb. istediği seviyeye düşürüp yükseltebiliyor. Kağıt fabrikalarını çöpe attık. 2 yıl önce 8-12 TL’ye aldığımız 1 paket A4 kağıdını şimdi 70 TL’den almak zorunda kalıyoruz.

Eğitim çürürken ses çıkarmayanlar, evlerindeki eşyaların tümü ithal olanlar, birikimini Dolar’a, Euro’ya yatıranlar, villa gibi evde oturanlar, kamyon gibi arabaya binenler “hayat neden pahalı” diye ağlamasın…

Ali Özdemir
(Eğitimci/Yazar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir