Çaycuma Tarihi

Çaycuma’nın Tarihçesi

Çaycuma Tarihi

Çaycuma, Bitinya ile Paflagonya olarak adlandırılan iki eskiçağ bölgesinin birleştiği noktada yer almaktadır. İki bölgenin sınırını kimi kaynaklara göre Filyos, kimine göre de Bartın Irmağı oluşturmaktadır. Buna göre ırmakların batı yakası Bitinya, doğu yakası ise Paflagonya olarak adlandırılır. Hititlerden Friglere, Lidyalılardan Perslere, Romalılardan Bizanslılara birçok devletin hükümran olduğu bölge, farklı kültür ve medeniyetlerin yaşam alanı bulduğu önemli bir yerleşim alanıdır.

Havalide, “Palalar” adı verilen ve “Palaca” konuşan bir ulusun yaşadığından söz edilirken, bazı kaynaklar Devrek’ten Çaycuma’ya uzanan havzaya, Hititler döneminde, “Palla” adı verildiğini belirtilmektedir. Bölgeyle ilgili bilenen en eski bilgi, M.Ö. 1200 yıllarına dayanır. Bu tarihte Balkanlar’dan Karadeniz kıyılarına doğru göç eden Balkan kökenli Frigyalılar bölgeyi ele geçirir. Daha sonra Batı Karadeniz sahillerini istila eden Kimmerler, Frigyalıları yener ve coğrafyanın yeni sahibi olur. Bölgede egemenlik kuran bir başka ulus da Lidyalılardır. M.Ö. 6. yüzyılda, Kızılırmak’a kadar sınırlarını genişleten Lidya Devleti, Bitinya ve Paflagonya bölgelerini de sınırları içine katar.

Çaycuma’nın antik çağlardaki en önemli yerleşim alanı olan Filyos kentinin, Miletos’dan gelen kolonistlerce, M.Ö 7. yüzyılda, kurulduğu kabul edilir. Kentin, başlarında Tios adında bir rahip bulunan Miletoslular tarafından kurulduğu ifadesi birçok kaynakta yer alır. Antik çağların ünlü tarihçisi Arrianus Filyos için “Ion menşeili bir Grek kenti” tabirini kullanırken kentin adı farklı kaynaklarda farklı şekillerde söylenir. Memnonis ve Pomponius Mela “Tios” olduğu konusunda hemfikirken, Claudius Aelianus ve Ptolemy “Tion”, Plinius “ Tium”, Strabon ve Skylax ise “Tieion” olduğunu belirtir.

Strabon kentte “Kaukon” adıyla bilinen bir kavmin de yaşadığını belirtmektedir. Bölgede Kaukonların dışında “Bebrykler” adlı bir kavmin daha yaşadığı ve bunların Erken Demir Çağı’nda bölgeye gelen Frigler’in kalıntıları olduğu da bazı kaynaklarda bulunmaktadır. Tios’u da içine alan Batı Karadeniz bölgesi, M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler’in istilasına uğrar. Kimmerler’den sonra bölgede bir müddet Lidya egemenliği görülür. Lidyalılar’ı sırasıyla Persler ve Bithynialılar takip eder.

Kent ilk defa M.Ö. 4. yüzyılda, Herakleia Pontike’nin (Ereğli) egemenliği altında sikke basmaya başlar. Herakleia Tiranı Dionysios’un ölümünden sonra tahta geçen karısı Amastris’in kendi adıyla kurduğu birliğe katılsa da kısa süre sonra ayrılır. Bir müddet Bithynia Krallığı’nın egemenlik alanı içinde kalan antik kent, VI. Mithridates zamanında Pontus Krallığı’nın işgaline uğrar. Uzun yıllar boyunca bazen Pontus bazen de Bithynia devleti arasında el değiştiren kent M.Ö. 70 yılında Romalı General Aurelius Cotta tarafından Roma’nın egemenliği altına alınır. Tios-Tieion, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dikkat çeker.

Antik çağlar boyunca Karadeniz’de önemli bir liman kenti durumunda olan Tios-Tieion, nehir ve deniz taşımacılığı sayesinde balık, şarap, tahıl gibi ürünlerin ticaretinin yapıldığı bir merkez durumundadır. O çağlarda adı “Billaios” olan Filyos Nehri’nin denizle buluştuğu noktada oluşturduğu delta ile nehir vadisi boyunca uzanan bereketli araziler kente çok büyük bir zenginlik katar. Billaios Nehri ayrıca ticari bir suyoludur. İç bölgelerden elde edilen katma değeri yüksek ürünler, nehir vasıtasıyla limana getirilip, buradan başka ülkelere nakledilir. Antik kaynaklara göre, Tios halkının geçim kaynakları arasında deniz-nehir ticareti, tarım, balıkçılık ve şarap üretimi bulunmaktadır.

Roma İmparatorluğu, M.S.395’te, dini tartışmalar sonucu Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu şeklinde ikiye ayrılınca, Anadolu, aynı zamanda Bizans Devleti olarak da bilinen Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. Anadolu’nun diğer birçok bölgesi gibi, Paflagonya ve Bitinya bölgeleri de ilk dönemlerden beri Müslüman Araplarla Bizanslılar arasında mücadele alanıdır. 714’te Abbas b. Velid komutasındaki Emevilerin, 831’de Abbâsî Halifesi Memûn’un Anadolu’da çıktığı fetih hareketlerinde Karadeniz Ereğli’sine kadar geldikleri bilinmektedir. Ancak, bu fetihler kalıcı olmayıp, sadece askeri ve siyasi üstünlük sağlamak amacıyla yapılmış girişimlerdir.

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türk boyları kitleler halinde Anadolu’ya akmaya başlar. 1075’te Anadolu Selçuklu Devleti kurulurken kimi tarihçilere göre Sultan Alpaslan’ın, kimilerine göre Süleymanşah’ın komutanlarından Emir Karatekin, Sinop ve Çankırı’dan sonra, 1084’te, Ulus, Bartın, Devrek topraklarını da ele geçirir. Ancak iç karışıklıklardan yararlanan Bizanslılar bölgeyi tekrar geri alır. 13. yüzyılın sonlarına doğru Ereğli dışında Batı Karadeniz’in tamamına yakını Türklerin eline geçmiştir. Bu dönemde Çaycuma bölgesine Çobanoğulları Beyliği hâkimdir. Ancak bu hâkimiyet uzun sürmez. 1309’da bölgeyi ele geçiren Candaroğulları Beyliği, Çobanoğullarının egemenliğine son verir. Bir müddet Osmanlıların eline geçen bölge, Yıldırım Bayezid’in, 1402’deki Çubuk Savaşı’nda Timur’a yenilmesi üzerine yeniden el değişir. Egemenlik alanlı Sinop’la sınırlı kalan Candaroğulları Beyi İsfendiyar, savaşı kazanan Timur’un hâkimiyetini tanır. Bunun karşılığında da eski toprakları kendisine geri verilir, bölge, böylece yeniden İsfendiyaroğulları olarak da bilinen Candaroğullarının hâkimiyetine girer. Bölgenin tümüyle Osmanlı topraklarına katılması, Candaroğulları Beyliği’ni de ortadan kaldıran Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşir.

“Çeharşenbe” (Çarşamba) nahiyesi olarak Osmanlı idari sisteminde yer alan Çaycuma’nın, 1519 ve 1530 yıllarına ait tahrir defterlerinde Bolu livası Hızırbeg İli sancağının Devrek kazasına bağlı bir nahiye olduğu görülmektedir.  Yerel tarihçi Sadi Uyar’ın bir makalesinde verdiği bilgilere göre, 1620’den itibaren, idari yönden Hızırbeg İli diye tanımlanmayan bölgenin kariyelere bölündüğünü, bu kariyelerinse, Devrek, Çarşamba, Yılanluca, Dirgene-ma’a Sekiz Divan, Hisarönü olduğunu yazar. Uyar aynı makalesinde, 1694 Yıllarında ağırlaşan vergilere karşı halkın tepkisinin oluştuğunu belirterek, Bolu sancağının her kazasında seçilen birer vekil Edirne’de defterdar Halil Efendi sarayında , kadı askerlik mahkemesince gönderilen kadı Hızır Efendi bin Osman Efendi’nin riyaset ettiği bir oturumda vergilerden indirimi gidilmesi hususunda pazarlık edildiğini yazar. Bu pazarlığa Çarşamba kazası ahalisinden Osman bin Halil ve Hisarönü kazası ahalisinden Ali bin Hüseyin katılmıştır. Uyar’ın Çaycuma ile ilgili verdiği bir diğer bilgi ise 1700’lü yılların ilk çeyreğinden itibaren ele geçen pek çok belgede Çarşamba’dan kaza diye söz edildiği yönündedir.

1800’lü yıllar Çaycuma’nın idari statüsünün sık sık değiştiği yılardır. Tarihi kayıtlara göre, 1831 yılında yapılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yalnız erkelerin sayıldığı ilk nüfus sayımında Bolu sancağına bağlı Çarşamba kazasının nüfusu 4047’dir. 1850’li yılarda yeni kurulan Viranşehir sancağına bağlanan Çarşamba nahiyesi aralarda küçük idari değişiklikler olsa da 1864’te çıkarılan Vilayetler Nizamnamesi’ne kadar bu statüsünü korur. 1864’ten sonra bölgenin kaderi gibi idari yapısını da belirleyen madenciliktir. İhtiyacı gibi giderek üretimi de artan kömürün çıkarılması için gerekli amele, direk ve hayvanların daha kolay temin edilip, naklinin yapılabilmesi için Ereğli, kaza haline getirilir. Çarşamba, Bartın ve Devrek kazaları 5 Ocak 1866’da Ereğli’ye bağlanır. O dönemlerde ilçenin bugünkü yerinde 50-60 hanelik bir köyün olduğu, daha sonra yapılan idari yapılanmada nahiye olarak gösterildiği bilinmektedir.

1869’da Bartın kazasına bağlansa da, Devrek nahiyesinin bağlı bulunduğu Bolu kazasına uzak olması nedeniyle hizmetlerin yürütümünde büyük sorunların yaşanması, bölgede, yeni bir düzenlemeyi gerekli kılar. Çarşamba, 1887’de, Devrek ile birleştirilip Hamidiye adıyla yeni bir kaza oluşturulur. 2. Abdülhamid’e izafeten ismi Hamidiye olan kaza merkezinin uzun tartışmalar sonrasında Devrek olmasına karar verilir ve Çaycuma idari taksimatta Hamidiye’ye bağlı nahiye olarak yer almaya devam eder.

1889 tarihli Kastamonu Vilayeti Salnamesinin 19. sayfasında Çarşamba hakkında şu bilgiler yer alır: “Devrek kadar muntazam olup, kasaba içinde 2 çarşı, 2 cami, 1 kilise ve 1 hamam vardır.”

Yine 1902 tarihli Kastamonu Vilayeti Umumi Salnamesi’nde, Çarşamba nahiyesinin Bolu sancağına bağlı kaza haline getirilen Zonguldak’a bağlandığı belirtilmektedir.

Çaycuma Tarihi

11.12.1911 tarihinde, yazışmalarda adı Samsun sancağı dahilindeki Çarşamba kazasıyla karıştığı için Çaycuma olarak değiştirilir.

Bolu Müstakil Mutasarrıflığının ilk kez düzenleyip 1332’de (1916) yayınladığı Bolu Divanı Salnamesinde Çaycuma için, “Bolu dahilindeki nahiyelerin en muntazamı ve en büyüğüdür. 31 köyü, 11600 İslam, 370 Rum, 34 Ermeni olmak üzere toplam 12004 nüfusu vardır. Nahiye merkezi Çaycuma muntazam bir çarşı, 2 cami, 1 medrese, 3 sınıflı iptidai mektep ile 1 kilise ve 1 Rum iptidai mektebi, han, hamam gibi ihtiyaç hissedilen binaları ihtiva etmektedir. Bu durumuyla bazı kaza merkezlerinden çok farklı bulunmaktadır. Ahali pek istidatlı ve kabiliyetlidir. İlçe muhtelif tarihlerde değişiklik ve yeniliklere uğramışsa da tarihi değeri yoktur” denmektedir.

Çaycuma’ya Geçmişte Ulaşım

Çaycuma Tarihi

DEMİRYOLU

Irmak (Ankara) –Filyos arasındaki demiryolu 22.11.1935’de, Filyos-Çatalağzı arası 19.11.1936’da, Çatalağzı-Zonguldak arası da 1.10.1937’de açılır.(17) Demiryolunda Ankara-Zonguldak arasında önce kömürle başlayıp insanla devam eden taşımacılığın başlamasıyla İstasyon mevkiinin önemi artarken ilçeye ulaşım daha kolay hale gelir. Demiryolu, karayolu ağının çok yetersiz olması nedeniyle bölgenin ana ulaşımı olma özelliğini uzun süre sürdürür. Son yıllarda AB kredisiyle özellikle sinyalizasyon ağırlıklı yenilenme nedeniyle tamamen kapatılan demiryolu, eskisi kadar önemli olmasa da ulaşımda kullanılmaktadır.

ÇAYCUMA KÖPRÜSÜ

Çarşı merkeziyle (Çarşamba tarafı) İstasyon bölgesi (Perşembe tarafı) arasında büyük bir doğal engel olan Filyos Çayı geçişleri, önceleri “sal” ile daha sonraları ise “ahşap köprü” ile sağlanmaktadır. Salcılık bir dönemin mesleğidir. Nehrin üzerine ilk köprü, 1928’de, 546 metre boyunda, ahşap olarak inşa edilir. 1934’te selden zarar gören köprü imece usulüyle yeniden yapılarak boyu 600 metreye çıkarılır.

Her yıl selden yıkılıp yeniden yapılmak zorunda kalınan ahşap köprünün yerine modern bir köprü yapım işi, 1948 yılına kadar uzanır. 27 Ekim 1948’ 1 milyon 112 bin 125 lira 88 kuruş keşif bedeliyle ihaleye çıkarılan köprünün yapımı Nisan 1951’de tamamlanarak hizmete açılır.

Çaycuma Köprüsü için Mayıs 1951 tarihli “Karayolları Bülteni”nde şöyle bilgiler verilmektedir: “Karayolları 4. Bölge hudutları içinde Devrek-Çaycuma-Bartın yolunda, Filyos çayı üzerinde 255 metre açıklığında ve 8.40 metre genişliğinde betonarme Çaycuma köprüsü inşaatı bitmiş ve Genel Müdürlükten Muammer Tuğlu, Bölgeden Tevfik Madakbaş ve Kontrol Sami Bilge’den ibaret bir heyet tarafından da geçici kabulü yapılmıştır. Köprü, Amaç Ticaret Türk Anonim Şirketi’ne 16 Kasım 1949 tarihinde ihale edilmiş ve yüzde 18,77 tenzilatla sözleşmeye bağlanmış olup keşif bedeli 1 milyon 112 bin 115 lira 88 kuruştur. Filyos’un mansabına düşen bu köprü yerinde eski ahşap bir köprü mevcut bulunuyor ve her sene muazzam tamir ve masrafları icap ediyordu. Başta Zonguldak Valisi olduğu halde kalabalık bir halk kitlesinin içten gelen sevinçleri arasında köprü trafiğe açılmıştır.”

İnşaatında Çaycuma’nın o zamanki gençlerinin işçi olarak çalıştığı köprü, “betonarme gerber kirişli” olarak inşa edilir. (Gerber kirişli sistemin avantajı, köprü ayaklarında oturma olması halinde, sistemin yatay taşıyıcı kirişlerinin yatay ve düşey hareketlerine izin vermesidir.) Böylelikle İstasyon mevki ile çarşı merkezinin sağlıklı bir şekilde bağlantısı yapılır.

Uzun yıllar önemli hizmet gören bu köprünün mansap tarafına, 2009 yılında 14 m. platform genişliğinde forekazık ayaklı yenisi yapılır. Birlikte kullanılmaya devam ederken 6 Nisan 2012 tarihinde, bazı ayakların altının boşalması nedeniyle, eski köprünün bir bölümü çöker. Kültür varlığı niteliğindeki bu sanat yapısının kalan kısmı tümüyle yıktırılır. Elzem olmadığı halde yerine bir başka köprü yaptırılarak bu yapı tamamen tarihe karışır. 15 kişinin ölümüyle sonuçlan facia, kent belleğine, Çaycuma’nın en acılı günlerinden biri olarak geçer.

SALTUKOVA HAVAALANI

1942 yılında ikinci Dünya savaşı sıralarında Saltukova’ya (Kokaksu) askeri amaçlı havaalanı yapılır. Bu havaalanından 1950’li yıllardan itibaren 1960’ların başına kadar THY tarafından İstanbul-Kastamonu-Ankara arasında yolcu taşımacılığı yapılır. Daha sonra atıl hale gelen alan, seyrek de olsa askeri amaçlar dışında kullanılmaz. 1992 yılında STOL havaalanı olmak üzere 800 metre pist uzunluğunda ihaleye çıkarılır. Ardından mevcut pist uzunluğu olan 1350 metreye, hemen ardından da o dönemdeki RJ 100 uçaklarının inebilmesi için 1830 metreye çıkarılır. 1995’te yeni pist inşaatı bitirilir. Aynı yılın sonunda terminal binası ihale edilir. 1997 yılında, pist inşaatını da yapan Çaycuma Firması Koçkan İnşaat Ltd. Şti tarafından, terminal binası ve kule inşaatı teslim edilir. 21 Mayıs 1998 tarihinde bölgenin maruz kaldığı büyük sel felaketinde havaalanı ve tesisleri, tarihte ilk defa, yaklaşık 2 metre yüksekliğinde su baskınına maruz kalır. 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremden ve bu sel felaketinden tesisler hiçbir zarar görmez. Mart 1999’da zamanın başbakanı Bülent Ecevit tarafından hizmete açılan yeni havaalanı, hiçbir uçak seferi düzenlenmeden 2002 yılı ocak ayında yine aynı Başbakan tarafından kapatılır. 2006 yılında dönemin Valisi Yavuz Erkmen önderliğindeki teşebbüs ile özelleştirilerek, ZONHAV ULUSLARARASI HAVAALANI olarak yeniden hizmete girer. Zaman içinde ortak ve sermaye yapısı önemli değişiklikler gösteren şirketin kontrolündeki havaalanından, halen nisan-kasım arasında Almanya’ya seferler düzenlenmekte, maalesef hala yurtiçi ulaşım yapılamamaktadır.

KARAYOLU

Çaycuma coğrafi konumu itibarıyla bölge ulaşımının merkez noktasıdır. Bartın-Karabük-Zonguldak üçgeninin ağırlık merkezinde yer almaktadır. İlçelerini Zonguldak’a il merkezine bağlayan karayolu ulaşım yatırımlarının yapım seyri oldukça gecikmelidir. 1960’lı yıllara gelinceye kadar Çaycuma-Zonguldak karayolu ulaşımı, Beycuma üzerinden, 1940’lı yıllarda insan gücü ile yapılmış olan “şose” tarzı bir yol ile bağlıdır. Meşakkatli yolculuğun süresi 5-6 saati bulmaktadır. Güdüllü- Sapça köyleri üzerinden 1960 yıllarda açılan ve “Kırat yolu” adıyla bilinen yol, 26 km uzunluğu ile önceki Beycuma güzergâhına göre yolculuğu oldukça kısaltır. 1970’li yıllarda inşa edilen Devrek-Zonguldak yoluna Bakacakkadı mevkiinden bağlanan Çaycuma, şimdilerde bu hattı kullanmaktadır. Bu yolla Zonguldak yolunun uzunluğu 45 km’ye çıkar, ancak standardı yükseldiği için süresi de kısalmıştır.

Çaycuma Eğitim Öğretimin Tarihçesi

Çaycuma Tarihi

Çaycuma’da öteden beri eğitim kurumları bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulun belgelerden, Hristiyan tebaanın kiliselere bağlı olarak eğitim kurumu oluşturdukları, kendi müfredatlarına göre çocuklarını eğittikleri anlaşılmaktadır. Bu dönemlerde, nahiyede, hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar için mektepler bulunmaktadır. İlçedeki eğitimle ilgili ulaşabildiğimiz eski bilgilerse M. Zekai Konrapa’nın “Bolu Tarihi” adlı kitabında bulunmaktadır. Konrapa’nın Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak verdiği bilgiye göre, Çaycuma’daki Rüştiye mektebinde, 1883’de 87, 1887’de ise 51 öğrenci eğitim görmektedir.

Zonguldak Milletvekili Tunalı Hilmi bey, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da, uzun dönem ilk mekteplerle eğitim verilen Çaycuma’da bir yatılı okul açılması TBMM Başkanlığına bir önerge verir. Meclisin 7 Mart 1925 tarihli oturumunda Maarif Vekaleti (Milli Eğitim bakanlığı) bütçesi görüşmesi sırasında söz alarak, önergesini, “Arkadaşlar! Devrek kazasında Çaycuma vardır. Burada bu sene hiç kimse sıtma yüzü görmemiştir. Havası, suyu o kadar iyidir. Burada beş tane bina var, çürüyor. Birisi bir dispanser binasıdır ki, Mücadele-i Milliye zamanında yapılmaya başlanmış fakat tamam olmamıştır. İkincisi Askerî Dairesi yahut Daire-i askeriyedir. Üçüncüsü deppoydur. Bu dispanserler yeniden yapılan ilk mektebe merbut olmak üzere. (Türkçe söyle sesleri) Arkadaşlar! Tekrar söylüyorum, benim kalemim 25 – 30 yıldan beri o melez, uydurma lisandan kurtulmuştur. Fakat ben muhitinizden kurtulmadım ki, dilim de o melez Türkçeden kurtulsun. Efendim! Mektep yapılırken, muallimler için bir ev yapılmıştır, tamam değildir. Dispanserler yapılırken doktorlar, memurlar için bir ev yapılmıştır, tamam değildir. Vekil Beyden rica ediyorum, bir takrir takdim ediyorum. Burada, Türkiye’de bulunmayacak derecede mükemmel bir ilk yatı mektebi açılabilir, yapılabilir. Bu binalardan istifade etsin” şeklinde ifadelerle savunsa da, okulun açılması yönünde karar çıkartamaz.

Çaycuma’nın İlk Ortaokul: Çaycuma Ortaokulu

Çaycuma’da eğitim-öğretim hizmetlerinde ilerlemeler sağlanması ancak kaza teşkilatı kurulduktan sonra mümkün olur. 1948 yılı başında, vatandaşların yoğun baskısı sonucu dispanser olarak kullanılmakta olan eski ilkokul binasının onarılıp ortaokula tahsis edilmesine karar verilir. Halk, Yüzbaşı Cevat Rifat’ın Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptırdığı okulun, ortaokul olarak faaliyete geçmesi için aralarında para toplar, eski ilkokul binasını tamir ettirir ve okulun hazır olduğunu bildirerek bakanlıktan öğretmen ister. Çaycuma Ortaokulu, 29 Ekim 1950’de, Cumhuriyet Bayramı’nda açılır.

Çaycuma’nın İlk Lise: Çaycuma Lisesi

İlçenin liseye kavuşması ise çok uzun yıllar sonra, bu okula, 1972’de lise statüsü kazandırılmasıyla olacaktır. Çaycuma Lisesi olarak faaliyete başlayan okul, 1982 yılında Pehlivanlar Mahallesi’ndeki yeni binaya taşınır. 1991-1992 öğretim yılında ortaokul eğitimine son verilir. Eğitimin devam ettiği yapının güvenlik yönünden tehlike arz etmesi üzerine 2007 yılında boşaltılarak yanına yapılan prefabrik yapıya taşınır. Halen Nihat Kantarcı Anadolu Lisesi olarak faaliyetlerini sürdüren okul, 2013-2014 öğretim yılında İstasyon mevkiindeki yeni binasına taşınır.

Barbaros İlköğretim Okulu 1927 yılında Devrek İlçesine bağlı Çaycuma Mektebi adı ile eğitim öğretime başlamış, 1945 yılında yeni bir okul yapılarak İsmet İnönü İlkokulu olarak adı değiştirilmiştir. 1950 yılında Merkez İlkokulu, 1960 yılında Barbaros İlkokulu, 1997 yılında 8 yıllık eğitime geçilmesi nedeniyle Barbaros İlköğretim Okulu olmuştur. Bu okulumuz ilk mezunlarını 1929 yılında, son mezunlarını 1997 yılında vermiştir. 5 sınıflı ilkokuldan mezun olan öğrenci sayısı ise 2704’ tür.

Kutlutaş İlköğretim Okulu 1970’de Çaycuma Kâğıt Fabrikasını yapan “Kutlutaş İnşaat Şirketi” tarafından yapılarak Milli Eğitim Bakanlığına bağışlanmıştır.1997 yılına kadar 5 sınıflı ilkokuldan mezun olan öğrenci sayısı 1913’ tür. Bu iki okul daha sonra birleştirilerek Barbaros-Kutlutaş İlkokulu adını alır. Mevcut yapının yetersizliği nedeniyle iki ayrı binadan Barbaros bölümü yıkılarak yerine yeni bir okul binası yapımına 3 Temmuz 2000’de başlanır. 2002-2003 öğretim yılında geçici olarak toplam 35 şube ile eğitim öğretime başlayan okul bodrum katıyla birlikte 5 kat olup, tüm bölümleri mevcuttur. Bugün 1 müdür, 2 müdür yardımcısı, 60 öğretmenin görev yaptığım eğitim kurumu Barbaros Kutlutaş Ortaokulu adıyla eğitime devam etmektedir.

Çaycuma’nın bir diğer okulu Mimarsinan İlkokulu, 1956 yılında öğrenime başlar. 5 yıllık bu okul 2012 yılında ortaokula dönüşür. 2014 yılından bu yana hayırsever Bülent-Belgin Kantarcı’nın önemli bir bölümünü yaptırıp bağışladığı yeni binasında faaliyet yürüten okul, 20 derslik, 40 öğretmen, 1 kütüphane, 1 Bilişim Teknolojileri sınıfı ile hizmetlerini sürdürmektedir.

Çaycuma’nın İlk Anadolu Lisesi: Çaycuma Anadolu Lisesi

Çaycuma’da ilk Anadolu Lisesi, 1992-1993 öğretim yılında, Çaycuma Anadolu Lisesi olarak, geçici bir binada açılır. 1994-95 öğretim yılında Yurtbay Eğitim Vakfı tarafından yaptırılan modern binaya taşınan okul, faaliyetlerini halen Oktay ve Olcay Yurtbay Anadolu Lisesi adıyla sürdürmektedir. 18 derslik, 2 laboratuvar, 1 kütüphane, 1 bilişim teknolojileri sınıfı, 1 müzik, 1 resim sınıfı, 1 konferans salonu bulunan okulun eğitimci kadrosunda 31 öğretmen bulunmaktadır.

Ortaöğrenimde eğitimin niteliğini artıran bir diğer okul Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası Fen Lisesidir. 2010 yılında Anadolu Öğretmen Lisesi olarak geçici yapılarda eğitime başlayan okulun yapısı Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yaptırılır. 2010 yılında başlayan inşaat iki yıl içinde tamamlanır. Resmi açılışı 2013’te yapılan okul, Çaycuma’nın hem eğitim, hem de fiziki yapı itibariyle en nitelikli lisesidir. 2015 yılında Fen Lisesine dönüştürülen okulun robotik kodlama ve bilişim, fizik, kimya, biyoloji laboratuvarları, resim ve müzik atölyeleri, z- kütüphanesinin yanında futbol, basketbol, voleybol, masa tenisi, oryantiring, bocce gibi spor dallarında spor alanları ve sahaları mevcuttur. Öğrenciler, okulda, normal eğitimin yanı sıra satranç, robotik kodlama, şiir, tiyatro, müzik, resim, deney, spor, akıl ve zeka oyunları gibi aktivitelerde de bulunabilmektedir.

Çaycuma’da Mesleki Eğitim

Yıllar içinde Çaycuma’da eğitim çeşitlenir. Pehlivanlar Mahallesinde, 1972’de inşaatına başlanan Çaycuma Endüstri Meslek Lisesi, Tesviye bölümüne alınan 120 öğrenci ile öğrenime açılır. 1979/1980 öğretim yılında Elektrik Bölümü ilave edilen okulda, 1983/1984 eğitim öğretim yılında, bölge işgücü ihtiyacına cevap verebilmek üzere Metal İşleri ile Mobilya ve Dekorasyon Bölümleri açılır. 1996/1997 eğitim öğretim yılında ek atölye ve derslikler faaliyete geçirilen okula, 1997/1998 eğitim öğretim yılında da Teknik Lise, Bilgisayar ve Endüstri Meslek Lisesi Konfeksiyon Bölümleri, 2002/2003 eğitim öğretim yılında Elektronik Bölümü açılır. 2006/2007 eğitim öğretim yılında modüler sistemin uygulanmasıyla bölümleri alanlara dönüştürülerek yeni bir yapılanmaya gidilen okul, 1 Mayıs 2014 tarihinden itibaren de “Çaycuma Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” adıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Çaycuma’da mesleki alanda eğitim veren bir diğer okul, Şehit Aydın Berber Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesidir. Yabancı dil bilir nitelikli ara eleman yetiştirmek, bölgedeki kamu ve özel sektöre ait kuruluşların nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak üzere, 1992-1993 öğretim yılında, “Anadolu Ticaret Meslek Lisesi” adıyla açılan okul, 2006-2007 öğretim yılından itibaren Bilgisayar Alanı/Bilgisayar Programcılığı Dalı ile birlikte Bilişim Teknolojileri Alanı/Web Programcılığı Dal’ında eğitime devam etmektedir. 2014-2015 eğitim-öğretim yılı itibarıyla “Şehit Aydın Berber Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olarak faaliyetlerini sürdüren okul 225 öğrenci kapasitelidir.

Çaycuma Halk Eğitim Merkezi 1967’de eğitime başlar. 1980’de şu andaki binasına taşınan ve halen Çaycuma Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu olarak faaliyetlerini sürdüren okul, başta yöresel dokuma pelemet bezi üretimi olmak üzere pek çok alanda mesleki eğitimi alanında hizmet vermektedir.

Çaycuma’da Yükseköğretim

Çaycuma’da yükseköğrenim faaliyeti, 11.07.1992 tarihli Karaelmas Üniversitesinin kuruluş yasası ile Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olan il merkezindeki Zonguldak İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin, Çaycuma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını almasıyla başlar.

Şimdiki adı Bülent Ecevit Üniversitesi olan Karaelmas Üniversitesi Çaycuma Meslek Yüksekokulunun, 1994 yılında temeli atılır, 2002-2003 eğitim-öğretim yılında Kayıkçılar Köyü mevkiindeki dokuz yüz bin metrekarelik arazinin içindeki yerleşkede eğitim-öğretim faaliyetlerine başlar. Yüksekokul, şu an bünyesinde bulunan 8 bölüm 16 program ve 2260 kayıtlı öğrencisi ile faaliyetlerine devam etmektedir.

Karaelmas Üniversitesinin 2002-2003 öğretim yılında Çaycuma Meslek Yüksekokulunu öğrenime açması, ilçenin eğitim kadar ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine de katkı yapan bir unsur olarak öne çıkar. Başlangıçta İşletme ve Muhasebe olmak üzere 2 program ve 111 öğrenci, 4 öğretim elemanı ile öğretime başlayan okul, kentsel yaşamda önemli bir yer tutar. Bünyesinde modern, teknolojik imkânlarla donatılmış derslikler, konferans salonu, kütüphane, uzaktan eğitim sınıfı, uygulamalı araştırma merkezi, mobilya ve dekorasyon atölyesi, bilgisayar laboratuvarları, çağrı merkezi laboratuvarı, kimya ve mikrobiyoloji laboratuvarları, bulunmaktadır. Bunların yanı sıra öğrencilerin sosyal faaliyetlerde bulunabilecekleri spor salonu, basketbol sahaları, bahçe satranç takımı, halı saha, yemekhane ve kantin mevcuttur. Yıllar itibari ile sürdürülebilir bir gelişim gösteren Çaycuma Meslek Yüksekokulu program sayısını ve buna bağlı olarak öğrenci sayısını sürekli artırır akademik ve idari kadrosunu da genişleterek güçlendirir. ÇMYO bugün 7 bölüm 10 önlisans programı ve 2000’in üzerinde kayıtlı öğrencisi ile eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmektedir.

Eğitimin devam ettiği bölümler şunlardır: Büro Yönetimi ve Asistanlığı Bölümü, Çağrı Merkezi Hizmetleri Bölümü, Sosyal Güvenlik Bölümü, Ormancılık ve Orman Ürünleri Bölümü, Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik Programı, İnsan Kaynakları Yönetimi Programı, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı, Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği, İç Mekân tasarımı Programı. Yapılanma çalışmaları devam eden Çaycuma Sivil havacılık Meslek Yüksek Okulunun2020-2021 akademik yılından itibaren eğitim öğretim faaliyetlerine başlaması planlanmaktadır.

Bülent Ecevit Üniversitesi Çaycuma yerleşkesinde ileriye doğru atılmış en önemli adımlardan biri de, Gıda Mühendisliği Bölümünün kurulmasıdır. Yükseköğretim Yürütme Kurulunun, 19.03.2014 tarihli toplantısında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde, Gıda Teknolojisi Anabilim Dalı ile Gıda Bilimleri Anabilim Dalı açılması uygun bulunur. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında bu dallarda lisans programı açılır ve bölüme 52 öğrenci alınması ile eğitim-öğretime başlanır. Program kontenjanı 50 kişi olup eğitim süresi 4 yıl, diliyse Türkçedir. Ayrıca isteğe bağlı İngilizce hazırlık eğitimi de verilmektedir. Binası hayırsever işadamı Zeki Yurtbay tarafından yaptırılan ve Sakine-Şevki Yurtbay Gıda Araştırma Merkezi ve Gıda Mühendisliği adıyla öğrenime devam bölümde iki anabilim dalı bulunmaktadır. 4 öğretim üyesi ve 1 araştırma görevlisinden oluşan akademik kadroyla çalışmalarını sürdüren Gıda Mühendisliği Bölümü Temmuz 2019 itibariyle Merkez Farabi Kampüsü Mühendislik Fakültesi binasına taşınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir